15 Şubat 2016 Pazartesi

Şubat 15, 2016 tarihinde, tarafından

Seyahat Yardımcısı : Hindistan


Karmakarışık trafiğiyle, barındırdığı farklı inanışlarıyla, kültürel zenginlikleriyle belki de görüp görülebilecek en ilginç, en aykırı, en renkli ülke: Hindistan.

Hindistan, Türkiye'den gelen turistler için vize talep ediyor. Vize almak ise çok zorlu bir süreç değil. İnternetteki şu adresten başvuru formunu doldurup, başvuru yapılacak şehir, gün ve saat seçimi yapmak gerekiyor. Formun çıktısının yanı sıra, ikametgah belgesi, uçuş biletleri, banka hesap dökümü, pasaport, pasaport fotokopisi, nüfus cüzdanı fotokopisi, bir adet fotoğraf (başvuru formu doldururken yüklenen fotoğrafın kendisi de olabilir) ile birlikte 42 dolar (sadece nakit ödeme yapılabiliyor ve madeni para kabul etmiyorlar) tutarındaki vize ücretini ilgili görevliye teslim ettikten sonra eğer tatil ve ekstra yoğunluk gibi bir durum yoksa aynı gün içerisinde saat 17'den sonra vize elden teslim alınabiliyor.

Türkiye'den direkt ve aktarmalı uçuşlarla 8,5 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından Hindistan'a varılabiliyor. Ülke GMT +5:30 diliminde. Varış saatini bu farklılığa uygun ayarlamakta fayda var. Hindistan'da bir çok havalimanı bulunuyor. Bunlar arasında en uygun fiyatlıları ve nispeten büyük olanları Delhi ve Mumbai'dekiler. Hindistan'daki gezi rotasına göre uygun havalimanı seçilebilir. Ülke girişinde pasaport kontrolü sırasında ziyaret süresi, kalınacak yer gibi bilgilerin bulunduğu form dolduruluyor.

Hindistan'da para birimi rupi. 70 rupi yaklaşık olarak 1 dolara denk geliyor. Türkiye'deki döviz bürolarında ve havalimanlarında rupi bulmak pek mümkün değil. Bu yüzden dolar, euro gibi geçerli bir para biriminde nakit alarak ülkedeki döviz bürolarında değişim yapılabilir. Bazı döviz büroları Türk lirasını da kabul ediyor. Ülkedeki her ATM'den nakit para çekimi mümkün olmuyor. Para çekilebilenlerin çoğunda da 5-6 bin rupiden yüksek miktarlar tek seferde çekilemiyor. Her çekimde komisyon alındığını da belirtmek gerek. Kredi kartı için de benzer durum söz konusu. Kartlar belirli bir miktardan fazla çekimlerde sıkıntı yaratabiliyor. Şehirlerdeki orta ve küçük ölçekli otel ve restoranlar, çoğu turistik yerlerin bilet gişeleri sadece nakit kabul ediyorlar. Metrolarda kart ile jeton alınabiliyor ancak gişelerden alımlar da genelde kart kabul edilmiyor.


Delhi'de okula bisikletli rikşa ile giden bir öğrenci

Ülke içinde uçak, tren ve şoförlü araç kiralama yöntemleri ile şehirler arası yolculuk yapılabiliyor. Tren ile çok fazla yere gitmek mümkün. Ana merkezler arasında çalışan trenler, filmlerde ve haberlerde görüldüğü gibi tepesinde yolcu alacak kadar kalabalık değil. 1, 2 ve 3. sınıf biletlerle farklı tip yolculuk yapılabiliyor. Yer halısı ve kendine ait dolabı olan birinci sınıf vagonlar genellikle iki kişilik odalardan oluşuyor. Fiyatları ise şehirler arası uçak fiyatına yakın. Sakin ve daha steril bir yolculuk için tercih edilebilir. İkinci ve üçüncü sınıf vagonlar ise dört (açılabilir iki yatak) ve altı (açılabilir iki yatak) kişilik açık bölmelerden oluşuyor. Ayrı odalar olmadığı için vagon içinde dolaşan veya sürekli konuşan insanların olabileceğini unutmamak gerek. En alt katta yatağı olanlar biraz daha şanssız çünkü ara ve üst kattakiler geniş bir alanları olmadığı için uykuları gelene kadar en alt kısımda oturarak vakit geçiriyorlar. Gece de uyandıklarında bazen altta birinin yatıyor olduğuna bakmadan boş buldukları kısma oturabiliyorlar. Trenlerde her sınıf için klima bulunuyor ve uyumak için yastık çarşaf ve battaniye bilet fiyatına dahil. Tren biletleri internetten, istasyonlardaki ofislerden veya tren garlarının yanındaki turizm acentelerinden temin edilebiliyor. Tren istasyonlarında da beklentiyi düşürmek gerek. Etrafta bağıran bir çok insanın olduğu, yerlerde yatan veya yemek yiyen bir çok kişiye rastlanabiliyor. İstasyonlarda kötü bir koku var ve ray üzerinde çokça fare görmek mümkün. Bazıları insanlar arasında gezinebiliyor. Hangi trenin doğru tren olduğunu ve hangi vagona gitmek gerektiğini ilk birkaç yolculukta bulmak zor olabiliyor. Ayrıca peronlar son dakikaya kadar değişebiliyor. Bunun için de tren ve vagon gösterici rehberler bulunuyor. Çoğunluğu İngilizce bilmeyen rehberler, sadece bilete bakarak yolcuları yerleştiriyor ve bunun için 100 rupi civarında bahşiş talep ediyorlar. Trenler genellikle 1 saate yakın gecikmeli geliyor ve yolculuk, tahmini süreden daha uzun sürüyor. Turistler de bu durumun farkında olduğundan pek yadırgamıyorlar. Hindistan'a gelmişken en az bir kez, özellikle üçüncü sınıf vagonda yolculuk yaparak bu tecrübeyi edinmek farklı bir deneyim olacaktır.

3. sınıf vagonlarda bir yolculuk 


Hindistan'ın turistik şehirlerinde gezilecek yerler birbirine yakın konumda değil. Bir yerden diğerine gitmek için (ayrıca metro bağlantısı olmayan şehirlerde havalimanı/tren istasyonundan merkeze ulaşım için) yaygın olarak şoförlü araç kiralanıyor. Standart arabalarla ya da tuktuk veya motorlu rikşa denen üç tekerli vasıtalarla şehirde istenen yere kolayca ulaşılabiliyor. Mesafesi daha kısa olan yerler arasında ise bisiklet rikşalar oldukça kullanışlı. Şehirde gezilecek yerlerin planı yapılırken mesafeye göre hangi araç seçileceğine karar verilebilir. Genel olarak tüm günlük araç kiralama daha az yorucu bir yolculuk sağlayacaktır. Ağırlık yapan veya gezilecek yerin içerisine sokulmayan çanta, valiz gibi eşyalar da bu sayede araçlarda bırakılabilir. 

Tren ve uçağa alternatif olarak, birkaç saatlik şehirler arası yolculuklar ve şehir içi ulaşımı kapsayacak birkaç günlük şoförlü araç kiralama da tercih edilebilir. Bunun için çoğunlukla tren istasyonlarının yanında bulunan seyahat acentelerine giderek rotaya göre uygun bir plan (şehirler arası ulaşım, şehir içi ulaşım ve kalınacak yerlerin planı) çıkartılabilir. Örneğin Hindistan'ın meşhur 'altın üçgen' turu Delhi, Jaipur ve Agra için Delhi'den kiralanacak bir araç ile birbirlerine 3-3,5 saat mesafedeki bu şehirler arasında ve şehir içi gezileri için bir araç ayarlanabilir. Acenteler anlaşmalı oldukları otellere de bütçeye uygun konaklama imkanı sunuyor. Daha uzak mesafeler için araç uyun olmazsa tren biletini de ayarlamayı da bu şirketler yapabiliyor. Fiyatlar gün sayısı, kalınacak otel, alınacak tren biletinin sınıfı gibi çok sayıda etkene bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Kabaca, şehirler arası uçak fiyatlarına bir miktar şehir içi turu için ödenecek tutar eklenip kıyaslama yapılabilir. Bir örnek olarak, Delhi'de kısa bir turun ardından akşam yola çıkıp gece Jaipur'da otelde kalıp, ertesi gün Jaipur şehir turu ve gecesinde tekrar otel yapıp, sonraki gün Agra'ya yolculuk ve Agra turu, gecesinde trenle Agra'dan Varanasi şehrine 1. sınıf bilet, Varanasi şehrinden Delhi'ye geri dönüş 3. sınıf tren bileti, oradan da Amritsar şehrine araçla gidiş ve dönüş için kişi başı yaklaşık 20,000 rupi'ye anlaşılabilir. Şoför de ayrıca 1000-2000 rupi civarı bahşiş isteyebiliyor. Bu şirketler kendi itibarları söz konusu olduğundan güvenilirler, yarı yolda bırakma gibi bir durum söz konusu olmuyor. Yine de yapılacak ödemeyi kapora + bir miktar turun yarısında + en son gün geri kalanı + bahşiş şeklinde yapmakta fayda var. Bu tür bir plan, vakti kısıtlı olanlar için ve 2-4 kişilik gruplar için oldukça ideal. Ayrıca şehirdeki günlük olaylar hakkında en rahat bilgiler bu yolculuklar sırasında şoförlerden öğrenilebiliyor. Yine de çok kafa karıştırıcı ise şehirler arası düzenlenen toplu turlar da başka bir alternatif olarak düşünülebilir.


Ülkede tuktuk kullanımı oldukça yaygın. Bazen o kadar kalabalık oluyorlar ki yolculardan bazıları hatta şoför bile aracın dışında kalabiliyor. Motosikletlerde de 4-5 kişi görmek oldukça sıradan bir durum

Hindistan'da araçlardan bahsedip de trafiğinden bahsetmemek olmaz. Direksiyon sağda ve trafik soldan akıyor ama bu muhtemelen buradaki en az kafa karıştırıcı şey olacaktır. Şehir içlerinde inanılmaz bir araç trafiği var. Bir anda yola fırlayan, nereden geldiği belli olmayan tuktuk ve motosikletler de bu trafiği iyice arttırıyor. Şeritler karman çorman, buna bir de hiç ama hiç susmayan korna sesini de eklemek gerek. Araçlar kornayı birbirlerini uyarmak için kullanmıyor adeta gaz pedalı olarak korna çalıyorlar. Öndeki-yandaki bir araca dokundurmadan yolculuk imkansıza yakın. Çoğu araçta dikiz aynası düşmüş durumda veya şoförler bu durumu bildiklerinden aynaları sökmüşler. Vuruk izi olmayan araç görmek de çok zor. Şehirler arası yollarda da benzer bir durum var. En merkezi şehirler arasında bile yollar genelde bozuk, bazen şeritler kapalı, bazen toprak yollardan gidiliyor. Aynı yol üzerinde bir sürü bilet gişesinden bilet almak için durmak gerekiyor. Otoyollarda yol ışıklandırma çoğunlukla yok. Geceleri araçlarda sürekli uzun farlar açık. Susmayan kornalara kamyon kornaları da ekleniyor. Çoğunluğunun boylarla ve çeşitli süslemelerle kaplı olduğu kamyonların arkasında aynı yazı yazıyor : 'Horn (OK) please' veya 'Blow horn'.

Otoyollarda bölünmüş yol olması da çok bir şey ifade etmiyor gibi. Bir anda karşı şeritten u dönüşü yapan kocaman bir TIR tüm trafiği durdurabiliyor. Makas atmadan araç kullanmak neredeyse imkansız. Hızla giderken bir anda bir bisikletli yola fırlayabiliyor. Bir de meşhur Hindistan klasiği; ana yoldan yürüyen inek görünce de şaşırmamak lazım. Böyle bir kaos ortamında araç kullanıp da ölümlü kazaya sebebiyet veren çok şoför var ancak söylenenlere göre ölümlü kazaların bir hapis cezası yok. Suçlular genelde birkaç kez karakolda ifade vermelerinin ardından para cezası ile kurtuluyor (Örneğin, bir araç şoförü bir polis aracını sıkıştırarak iki polisin ölümüne sebep olmuş, birkaç ay ifade için karakola gitmiş ve sonrasında yaklaşık 5,000 rupi ceza ödeyerek kurtulmuş). Ülke hapishanelerinin çok tehlikeli olduğu söyleniyor. Ufak bir sebeple (yemek yediği tabağı başkasına verip yıkamasını isteyince o kişi yıkamazsa, masaj yapmasını isteyince reddedince gibi) kavgalar çıkıyormuş. Ülkede çok sayıda mahkeme olduğunu ve bunların trafik kazaları haricindeki olaylarla çok meşgul olduğunu da belirtmek gerek.

Varanasi'de ana caddelerden biri


Söz konusu Hindistan olunca dikkat edilmesi gereken bir nokta da hijyen. Ülke (daha doğrusu turistik olarak gezilecek kısımları) pek hijyenik değil demek fazla kibar kaçar, oldukça pis. Caddelerde, özellikle yazın feci bir sidik kokusu oluyor. Sebebi de basit: İnsanlar sağa sola işemekten çekinmiyorlar. Dolayısıyla her yerde sinekler var. Hatırı sayılır oranda yere tüküren insan görmek de mümkün. Araç sürücüleri de yolda durma ihtiyacı hissetmeden kapıyı açıp yere tükürüp araç kullanmaya devam ediyorlar. Belirli belirsiz bir çok yerdeki çöp yığınlarını eşeleyen at, inek ve domuzlar da karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Hindistan'a giderken aşı olmak gerekmiyor. Sadece gidince dikkat etmekte fayda olan ufak şeyler var : şehirdeki musluklardan akan sulardan içmek önerilmiyor. Elleri de sık sık dezenfekte etmek iyi olacaktır. Dişleri fırçalamak ve banyo yapmak için ayrı su kullanmak, otel ve trenlerde verilen çarşafları kullanmamak kadar paranoyak olmaya da gerek yok.

Çöp birikintilerinin yanında inek, domuz, köpek, eşek, at görmek çok doğal

Hindistan'da yiyecek içecek fiyatları gayet uygun. Bir litre su 20 rupi, bir şişe bira 80 rupi, et yemeği ve pilavdan oluşan ortalama bir yemek 500 rupi. Akşam 8 gibi alkol satışı yasaklanıyor. Yine de bakkallardan 10-20 rupi bahşiş karşılığında temin edilebiliyor. Bisküvisinden diş fırçasına ve cep telefonuna, satılan ürünlerin çoğu Çin malı. Ülkede büyük bir vergi politikası var. Restoranlardaki yemeklerin toplam fiyatına ek vergi ödemek gerekiyor. 400 rupilik bir yemek 450'ye, 1800 rupilik yemek 2100 rupiye çıkıyor. Üzerine de bahşiş talep ediyorlar. Bahşiş ülke genelinde her ortamda yaygın. Fotoğraf çekimi için poz veren yerliler, trende inilecek durağa yaklaşıldığını haber veren görevliler, yine tren istasyonunda seyahat bilgilerinin yazıldığı defterde ne yazdığını açıklayan insanlar,  turist olduğunu anladıklarının yanına gidip yol tarif edenler, lavabo çıkışında peçete tutup bekleyenler ve daha bir çok türde bahşiş isteme yöntemleri olan insanlara denk gelmek mümkün. Bu insanları kibarca reddetmek gerekiyor. Genelde ısrar etmiyorlar.

Hindistan'ın geniş bir yemek kültürü var. Çeşitli mezelerin topluca bulunduğu, genellikle papadum denen yufka ekmekle sunulan thali denenebilir. Biryani isimli baharatlı pilavı da sade veya etli olarak sunuluyor.  Bunun haricinde, tikka, tandoori, butter chicken, Rogan josh en bilinen Hint yemeklerinden. Bu yemekler standart olarak bol baharatlı oluyor. Damak tadına göre baharat miktarını ayarlatmakta fayda var. Baharat olarak çoğunlukla yeşil kakule, kişniş, chili biberi, köri, karanfil, safran, çin tarçını, zerdeçal, çemen, sarımsak, karabiber, kimyon kullanılabiliyor (ülkedeki çeşitli baharat dükkanlarından bu baharatlar temin edilebilir). Et yemeklerinde genellikle tavuk veya keçi eti oluyor. Kuzu eti de diğerleri kadar olmasa da yaygın. Domuz eti sadece Müslümanların olduğu bölgelerde değil, genel olarak hayvanın temiz olmamasından dolayı çoğu yerde, sığır eti de Hinduların inançları gereği çoğu yerde tüketilmiyor. Ana yemeklerinin yanında sarımsaklı, sebzeli, safranlı pilav ve chapati lavaş ekmeği başta olmak üzere türlü türlü ekmekleri bulunuyor. Kahvaltılarda lavaş ekmeğinin yanında omlet ve çeşitli reçeller yaygın. Tatlılarında çoğunlukla tarçın kullanılıyor. Nohut unu ve pudra şekeri ile yapılan ladoo en meşhur tatlıları. Bunların haricinde çevresinin temiz olduğu görünen sokakta satılan yiyecekler de denenebilir. Özellikle samosa'yı ve kachori'yi denemek gerek. Masala çayı, lassi denen meyve aromalı kıvamlı ayranı ve Kingsfisher birası da oldukça ünlü.

Thali içerisinde bizim damak tadımıza pek hitap etmeyen mezeler de var ve çok acı olabiliyorlar

Otoyol kenarlarında da İngiliz usulü sütlü çay satılıyor. Masala baharat karışımı eklenmiş hali olan masala çayı ise Hindistan'daki en popüler içecek

Hindistan'a genellikle muson yağmurlarının olmadığı dönemde, Ekim ile Mart ayları arasında gidilmesi daha uygun. Ülkenin kuzeyi ile güneyi arasında sıcaklık farkı olduğundan gidilecek yere göre ideal ziyaret aralığı değişiyor. Haziran - Ağustos arasında ülke aşırı sıcak. Buna muson da eklenince boğucu bir hava söz konusu olacaktır. 

Ülkedeki oteller her kesime hitap edecek şekilde çok değişken fiyatlı. Bazılarının günlük fiyatıyla başka birinde 1 hafta kalınabiliyor.

Ülkenin kumaşları çok popüler. Şehir merkezlerinde bulunan kumaş dükkanlarından çeşitli Hint eşarpları ve şalları alınabilir. Baharat olarak da safran ve masala alınabilir.

Hindistan'a daha geniş süreli bir gezi planlanmışsa batı sınırındaki Pakistan, doğu sınırındaki Bangladeş, Nepal gibi ülkeler de ziyaret edilebilir.


GENEL BİLGİLER

Hindistan, 29 eyalet ve 7 birlik bölgesinden (merkez hükümete bağlı bir çeşit yönetimsel bölge) oluşan ve İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth of Nations) üyesi federal devlet yapısına sahip bir ülke. Ülkede 1 milyardan fazla insan yaşayınca yönetimsel olarak biraz değişik bir yapılanma kurmuşlar. En kalabalık yerleri Maharashtra eyaletine bağlı Mumbai şehri, Delhi birlik bölgesi ve Karnataka eyaletine bağlı Bangalore şehri. Ülkenin başkenti ise Delhi birlik bölgesinin de başkenti olan New Delhi şehri. 

Ülkenin resmi dilleri Hintçe ve İngilizce. Hintçe ülkenin tamamına yakınında konuşuluyor. İngilizce ise oldukça geri sıralarda. Halk içinde İngilizce konuşan kişi bulmak pek kolay olmayacaktır. Bir milyondan fazla kişinin konuştuğu, başta Bengalce, Telugu, Marati, Tamilce, Urduca olmak üzere 29 dil bulunuyor. Daha az sayıda kişinin konuştuğu diller de eklenince yüzlerce dilin konuşulduğu bir ülke Hindistan.

Uzun yıllar boyunca İngiltere sömürüsü olan Hindistan'ın özgürlüğünü kazanmasında en büyük role sahip kişi şüphesiz Mahatma Gandi'dir. Ülkedeki İngiliz yönetimine karşı pasif direnişe liderlik eden Gandi, 2. Dünya Savaşı sonrasında İngilizlerin güç kaybının da etkisiyle ülkenin özgürlüğüne kavuşmasında başrol oynamıştır. Ülke bağımsızlığına kavuşmuş ancak bağımsızlık mücadelesi sırasında Gandi'nin yanında olan Muhammed Ali Cinnah önderliğindeki müslüman çoğunluk Hindistan'dan ayrılarak batı ve doğu kısımlarda iki farklı konumda Pakistan'ı kurmuştur (birkaç yıl sonra Doğu Pakistan hakimiyeti kaybolarak Bangladeş kurulmuştur). Böylece Hindistan özgürlüğüne kavuştuktan bir süre sonra batısında Pakistan, doğusunda Bangladeş'e komşu oldu. Bu süreçte Mahatma Gandi bölünmeyi istemese de iç savaşın çıkarak çok sayıda insanın yaşamını yitirmemesi için ayrılığa onay verdi. Bu olayın Hindistan'ı zayıflattığını düşünen aşırı bir milliyetçi tarafından ise suikaste uğrayarak yaşamını yitirdi. Ülkede bir çok yerde Mahatma Gandi anısına heykeller dikilmiştir. Uzun yıllar sınırların çizilmesi konusunda anlaşamayıp savaşan Pakistan ile Hindistan arasında halen Keşmir bölgesi meselesi sebebiyle çatışmalar yaşanıyor.

Hindistan'da birçok farklı inanış var. Ülke nüfusunun çok büyük bir kısmı hinduizmi benimsemiş. Daha sonra ise sırayla müslümanlık, hristiyanlık, sihizm, budizm ve jainizm geliyor. Hindular ülkenin kuzey ve doğu ucu hariç her yerine yayılmış durumdalar. Müslümanlar da daha seyrek olsa da ülke geneline yayılmış durumdalar. Hristiyanlar güney ve batı kısımlarda yoğunlaşıyor. Sihler sadece Punjab eyaletinde bulunuyor. Budistler Maharaştra ve Cemmu-Kaşmir eyaletinde, Jainler ise batı kesimde yoğunukta. 

Ülke nüfusunun %70'e yakını Hindu. Bu sebeple çoğu yerde küçük tapınaklar görülebiliyor

Hindu'larda özellikle kadınların kıyafetleri ve alınlarındaki kırmızı/turuncu boya (bindi) dikkat çekiyor. Alnın ortasında bulunan kırmızı nokta olumsuz düşüncelerden arınmayı ve üçüncü gözü, dolayısıyla bir gün bu gözün açılıp aydınlanabileceklerini temsil ediyor. Evli Hindu kadınlar tarafından daha çok bu renk kullanılıyor, bekar ve dul Hindu kadınlarının bindileri ise genellikle siyah renkte oluyor. Modaya göre daha başka renkler de kullanıldığı oluyor. Boya haricinde yapıştırma şeklinde kullanımı da yaygınlaşıyor.  Erkek Hindularda da bazen bindiye rastlanıyor. Erkeklerde buna tilak adı veriliyor. Tapınaklardan çıktıktan sonra, ibadet edildiğini göstermek için de bindi/tilak takılabiliyor.

Jaipur'da Jal Mahal'i seyreden renkli kıyafetli Hint kadınlar

Hindular kendilerine fayda sağlayan her şeyi kutsal sayıyorlar. Bunlar arasında ise en çok önem verdikleri inekler. İnekler, karşılık beklemeden süt veren bir anne gibi onlar için. Bu yüzden tüm varlıklar arasında ineklerin yeri ayrı. İnek eti yememeleri de bununla ilgili. Çevrelerindeki ineklere de dokunmuyorlar. Bu yüzden her yerde ineğe rastlanıyor. Bunun haricinde ineklere tapma gibi bir durum söz konusu değil. İnekler çoğunlukla çevredeki yeşilliklerle ve çöpten buldukları yiyeceklerle, kendi hallerinde yaşıyorlar.


Devamını Oku
      edit